Kan Ölmeden
ellerime kanıyor tuttuğum şu yüzyıl bir bahçeye açılan toprağın altına serdiğim kumaşları soldurtuyor yavaştan oysa en büyük hatamızdı kendi gücümüz, kendi gücümüz, kendi gücümüz kendi gücümüzden güdülenememek ne olurdu tahtadan bir tahtta eminsizlikten kıvranmak şimdiki hale tecavüz eden tahzenler nispetince? evet tanrım duyuyorsun beni, bu matematiği gerdiğin evrendeki sessizliğin içinde çürüyen bir ses evet, benimki o, benim sesim evet tanrım duyuyorsun beni benim canımı sıkan da bu inanmanın içinde barındırdığı belirsizlik olmasaydı hani gri olmasaydı inananların bir tanrısı olmayacaktı evet, şimdi konuşabilirse topraktan toprağa kadar avellenecek oranlar? işte çürüyen ses işte yargının soğuk sessizliğini dahi özleten, işte olmayışı karar anının anlardan sıyrılan bir okun gövdeme saplanamayışı! ellerimdeki kan benim değil benim olmayacak lakin mesken bilecek ellerimi ölmeye/ kan ölmeden öpüyorum onu damlalarından kendime yeni bir dil yeni bir dudak yeni bir yaşamak yaratana kadar ö...