Kayıtlar

Haziran, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O Gece San Pedro'da

gece elimdeki mızrağa eğildiğinde zannettim ki buradan çıkış olmayacak Bölüm 1; mavna ile okyanusa açılmaya benzer kördüğüm şu yaşamak  dirayetime sığınmışım da ne olmuş  bastığım yerde atlar ölüyor  irsi değildir kabuslar bunca  kemirgenlerin sırtımdaki kurşundan evi üç tavşan gördüm birinin elinde ok birinin elinde kemik  birinin elinde de tül vardı  sana beni affet diyorum bu son fiyat  cambazın taburesine tekme yoksa hür bir milada ilerliyorum sevgilim gün kilimler üzerine son servisini yapıyor bakışların bir kartonu andırıyor Bölüm 2; bu yağma hüküm durmuş lağvedilemez  seni sevdiğim radyolardan duyulmayacak güzelliğin yeryüzünde bir imgeyle örtüşecek çekilecek sular, üç beş dağ yarılacak imge kıyamete iliştirilecek  yani bu aşk da. maalesef kıvrılacak yer yok bu hücre bir kişinin ayakta ölmesi için  yani bu aşk da. Bölüm 3; ışıkların sonunda yeni bir şey yok ölü gecenin elekten geçirdiği ölü devrimlerim aradın mı? evet aradım. ne s...

Hür

üç dilde de bırakıp af niyazını vardığım yere kendi başıma diri ve bir şükür boyunca bütün bırakarak kelimeleri körlükten imtina bir aydınlık içerisinde  süregelmeyecek kıtlıklar yaratıp /şüphenin gözü kor lacivert Campton'da bir güvercin  irtifanın sessiz cazibesi  cumbasına örsü sermiş aşk  buradan semanın katlarına  dövdüğü sarp gözyaşları  hürriyetten uzak, hürriyetten uzak, hür.

Don't be

ay batmazdan evvel çıkmıştım karacadan yolumu bileyen adımlarım kayıyordu şehrin yamacından yorgun  değildim  meraklısına güller kurumuştu düş, kalktığım kırdaki orduya zafer fısıldadı  inanmak; kışlasında sürünmek mecburi iltifatın. yine ölsem  yine aynı yerde olurdum  aynı kan, aynı kemik; "boynuna vebalim" demirler çakıldı ve atlar bağlandı sıkıca  açlığa sinen şeytan teyakkuzun zirvesinde aşklıyordu kendini kıymıkların damarların içindeki külüstür yolculuğu  ölümle insan arasındaki şafağı dokuyordu zannımca  aynı kan, aynı kemik;  dünyanın orta yeri siddhartha! zulüm durağı  bak zikkenin halkasına  bin tabur kahır bağı  yorgun değildim sarkarken şehrin yamacına  neden yorulacakmışım hiç yaratılmamışcasına aynı kan, aynı gürlük; seherin içinden geçen umarsız yelim. —2024

Mühür

bir süre yoktum dünyada birkaç serzeniş için; döndüm de baktım taşraya dikte ediyorlar hiçten hiç bir sadakat için  içim içimi yiyor herkese düşmanım  yıllar yıllanmış seyrek kalbimin taşıdığı hürlük kimsesiz kalmış  deveran eden sessizliğe nam salmış  ah, işte kimse yoktur konuşmayacak! ah, işte herkesle tanıştırdığım sağır! tüm emirleri yaktım  tüm kimlikleri o mızmız edip duran feleği ensesinden tutup sürüyen  kimdi? mutlu ölüm. gözümün gördüğü ateşteyim dilime pelesenk vel asr. nevrimin döndüğü baharda doyurdum mızmız edip duran feleği. tanrı biliyor fırtınalı kasrı içimdeki  oda kokuya bürünmüş orkideler ve zambak acı hedefini şaşırmış bir gök gibi üzerime kırıyor diyalektiği  ben bu taşra dünyada hiçbir fiile karışamadım bunu da biliyor tanrı  biliyor tanrı  odada kırk leş var. ellerim işarata kaymış ağzımda mühür var konuşursam kanayacak. baha ne demek ortadoğu'da? ortadoğu'da dostum yok yaka paça çıkarıyorlar beni  geniş sal...

John Narto'nun Günlüğü

insanlık cehennemi, uyanmak mucize. pazar günü, heyecan verici tek şey dilim ve ellerimin parıltısı gökyüzü ellerimde. sanırım gülmeliyim çünkü hakikat ancak bu kadar işleyebilirdi içime  hakikat gözlerimdeki her şeyi alıp  söndürüyor başka bir göz de görmüyorum sönmüş. canlar çalıyor safsata ruhlar sömürüyor hayatım, çaresizce kıvrandıracak kadar anlamıyorsun hiçbir şeyi  bu da seni bir tabut yapıyor mor! tanrı beni nefretle de yoğurdu kuruntuyla bezenmiş yeryüzüne  indiğimde uzama müsavi bir aşkla öptüm sonrasında ölüleri ölüleri öptüm uzama nefretle  yeryüzüne bezenmiş kuruntu ruhları yarmakla tanrı beni  yoğurdu da nefretle öylece bilmiş ve soğurmuş bulundum hakikati  —tabii bunu kendi kuyruğuna sürgün cühelaya zerk ederek onları kurtarmak istemiyorum kuduz hastalığından.  —hayır hayatım çalışıyorum. burası üçüncü cehennem ve bir dörtlük karşılığında beşlik çaktığım matbaanın iflası beni böyle yazmaya itiyor, üzgünüm kapatmalıyım. —sanırım kri...