Don't be

ay batmazdan evvel

çıkmıştım karacadan

yolumu bileyen adımlarım

kayıyordu şehrin yamacından

yorgun 

değildim 


meraklısına güller kurumuştu

düş, kalktığım kırdaki orduya zafer fısıldadı 

inanmak;

kışlasında sürünmek mecburi iltifatın.

yine ölsem 

yine aynı yerde olurdum 

aynı kan, aynı kemik; "boynuna vebalim"


demirler çakıldı ve atlar bağlandı sıkıca 

açlığa sinen şeytan teyakkuzun zirvesinde

aşklıyordu kendini

kıymıkların damarların içindeki külüstür yolculuğu 

ölümle insan arasındaki şafağı dokuyordu

zannımca 

aynı kan, aynı kemik; 

dünyanın orta yeri siddhartha!


zulüm durağı 

bak zikkenin halkasına 

bin tabur kahır bağı 

yorgun değildim sarkarken şehrin yamacına 

neden yorulacakmışım

hiç yaratılmamışcasına

aynı kan, aynı gürlük;

seherin içinden geçen umarsız yelim.


—2024


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim Bir Alayım Yok II

légion d'honneur

Mühür