Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Şey Daha

Elimde yağız bir fotoğraf Sokaklar dolusu yüzlere bakıyorum Ellerimde bir duygu Nereye koyacağımı bilmiyorum Materyalistleşmeye meyillenen kalbim Bağırıyor bir anlamının olmadığını Ama ellerim tutuyor seni ellerim Ve biliyorum gözlerimizin niteliksizliğini Söyleniyorum: Tanrıyı bu gözler mi görecek Şu insanları gören gözler tanrıyı görebilir mi? Herhal ellerim bu yüzden tutuyor seni çünkü Bir çift göze daha ihtiyacı var herkesin Belki tanrıyı görebilmek için Zamanı halis içkilerle bükerken Kadehlerin duyguyla serzenişi nasıl da  Esastı  Seninle benim için Şimdi ne kadehler kader/ Ne kader kader Her şeyin öylesineciliği Geriyor beni Bu yüzden mermiler kolluyorum fikrimde Ellerimde tuttuğum fotoğrafta Gençliğin bir sevda gibi mıhlanıyor yüzüme Ve baktıkça sahiciliğin maddeden ibaret Olamayacağını dinliyorum gözlerinden Bir şey daha var  Bir şey daha Bir şey Bir ..

Elbet

Geceyi isyanla kapatan Gündüzün o hazin dolu yumuşaklığına Neşter kesilen Delikanlılardık biri çıkıp sorsaydı Siz kimsiniz diye Ha yok muydu hepimizin göz gezdirdiği bir fotoğraf Bir çehre mirası Elbet vardı Lakin o fotoğrafa tutunacak kadar Yüreklenememiştik İşte neresi olursa Nereye gidersek İsyanla gidiyorduk ceplerimizde yine aynı neşterler Her gün daha da bilenen Zaman.. darlığını aşılıyordu damarlarımıza Bir görülen Bir yüzyıl sonraki vakte kadar beklense de Bir daha görülemiyordu Üzerinden bombalar geçerken mevsimlerin Lügate yeni şarapneller vurgun yapardı Tasavvur öyle bir mertebeye çıkıyordu ki böylesi anlarda Can kemikten kopuyordu Zulüm.. "Zulüm yüzyıl da geçse dinemeyecek acı" Şarapnelin tekinden okunan cümle Sığmayan gecelerde İncelmesini beklemeden boğumların Çekip gidebilmeyi Yara almadan Hayattan bir arıktan akarcasına masum, dingin Şekilde çekip gidebilmeyi Düşünüyor, düşünüyor ve düşünüyorduk Bütün filmlerden taşarak Amberlerle bir derdimiz yoktu Olası bir ...

Yücelmenin Bahşolunduğu Gece

Soğuk caddeleri bahşetmişlerdi bana yine yine bu oyunda  Ben bir ezber bozan oyunu kurmaktayken kafamda Bahşedilen yer daha önce yüceldiğim yerdi -yücelmenin bahşolunduğu Bu seyir kafama doğru çevriltiyor namluyu  Ellerimde kefenden bir kabza aklımda annemin son sahuru aklımda sondan bir celse ve seni okuyorum:  yavrum gözlüklerini çıkar şimdi sırası değil uzağı görmenin ben yanı başındaki hırkanın yenilenmemiş düğmesi  Artık saatleri geçirme ustalığında başka bir çöl arıyorum kendime kendime başka bir beden oymak ya da  en filizinden yine saatlerin devirdiği aşağılık günlerin konçertosu kafamın içinde çocuğun elinde mızıka aklıma hiçbir şey gelmiyor Hiç dışında Ara dışında Soğuk. Buzlanmış bir kaldırımda ilerlerken bir balık konuyor açık kalmış kanadıma Bu gece de Böyle bitecek, yücelerek.

Şu: Duvar Kırılacak, Duvar Benim

Geceler yarıyor içimi İçimi soluyor duman Günler ölümüme canhıraş sarkıtırken devrimlerimi Bir hayal daha çıkageliyor hatırlanmayan başlangıçtan "Sana dişlerimi gösteriyorum git başımdan Uyandığımda ilk göğsüme vuruyorum ilk cümlelerimi Bana kendimi hatırlatıyorum ki Dağ olan gövde molozlarını yaşamamak için Sana dişlerimi gösteriyorum sakınsana Evvel ve ebet, umacımın öldürdüğü şevk; Ben yaşıyorsam bunu Hala neden ölememekte ısrarcı bu, ben, yabancı Çıkmak istiyorum bütün mabetlerden Omzuma yüklenen soluklara bir omuz değerse Evet yaşamak bir nebze teneffüs edebilir belki Ama asla Ben dişlerimi gösteriyorum sana, Çünkü kıvranamıyorum artık, acı dahi çekmiyorum Elime dokunan, gözlerime yaslanan her "an" İşte anlara değip geçen bir hayat Anların acı yanlarına sadece Beni arıyor musun?" Yalnızlığın beni güçlendirdiği yükseklikte Bir intihar düşüncesinin mükemmil anadolusuna Susamak işine bir son vermekle Muktedir, kaim, fransız Atla, atla, kim? korkma! yalnızlığın ben...