Kayıtlar

Ekim, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sü Sessiz Ölüm

fırça darb-ı mesel kurşun bir intihar süsü yelkeni şehre döndürdüm sü dilimde  sanırım kırıp geçireceğim şu kara bir zamanlar ilk nefesimdi tanım, yıkıyor mazgalları oh, ne de anlamsızmış dehlizleriniz gülümsüyorum, kıkırdıyor kuşlar kıracağım dişlerimi,  bir salonu üzerime yıkıyorlar gemideyim elimde üç beyit varmış bunu edilgen bir gölge söylüyor elimde üç evren saklıymış bunu edilgen bir gölge söylüyor üç; ma  ve ra. fırça darb-ı mesel sü dilimdeki kanı diri tutuyor her harbe karşı kendi nefesine bilenmiş bir hokkabaz diyor hakkımda siyahi bir edilgen, elinde şapkalı bir güvercin lacivert tanrım, işte düşüyor kuleler ah, işte şimdi ne güzeller işte şimdi hilkat okyanusundan aldığım manevramı sağ elime alıyorum  işte şimdi tanımlamak kendimi, düşen kulelerin seyrindeyken ve haddimin seyrine dalan baykuşlar süzülürken  göğün göğsünde ne güzel. sol elimde bir komançi mızrağı varmış öyle söylüyor siyahi bezgin edilgen omuzlarıma da ulu bir baykuşun gölgesi düşmüş...

Grand Mada Idea

niteliğin karşı konulmaz dayanıklılığı üzerine kaç cumartesiyi feda ettiğimin yankısı gittikçe yıllanan değil gittikçe biriken bir şey var üzerine kaç soluğu feda ettiğimin yankısı madalyonun pörsüyen kenarları eriyen düşlerin üzerimdeki günü sırtlayışı demirden sıtmaların hangi cürüm için bendimi sardığı rıhtımda ölüme yatan binlerce at ben onların yanında olmadığım için öldü hiçbir meselenin hiçbir camiaya sıkıştırılıp da öylece kaybolacak hali yok, hayat;  hatasız düşüncelerin mahlasına sıkıyor yumruğunu gülümsüyorum, flaş. flaş.  geceleyin sayıkladığım adlar yoktular mektuplar mühürlendi ve kararmış ordulara dağıtıldı üryan kalmış herkesin savaşıydı bu yazgı harbe çıkanların cebindeki beyaza çalan mendiller dahi imhalanmıştı, hayat; daniskasıydı barındırdığı her şey nispetince bencilliğin. uyarı çağrıları yapılıyordu kimse kendisinin sebep olmadığı savaşa girmek istemiyordu düşüncenin başladığı yer burasıydı düşüncenin annesi, sorgunun cereyanı ve doğum ve azap gülüyorsun,...

İlk Koşu

erkin beni ırmaklara katıyor sevdiğince sanırım yeniye atılan her düğüm ölüme yeni bir davet çıkarıyor maalesef öyle ki ne var anlaşılamayacak köşede bir soluklanıver belki bir koşu, sırtlar ne varsa içimizdeki belki bir koşuya denk geliriz alemde hem ne olacak rahvandan dört nala kaybetsek de kazansak da yük bizden çıktı ya erkin her şeyi bana anlattı düz yoldan saparken yokuşa sevdiğinin kaşına serpişen servilerden erkin bana her şeyi anlattı aklını yitirmiş dört yokuş daha gitmiş evinin tersine yeni dünyalar görmüş halden hale mekik dokurken niyeti servilere bir dokunmakmış öyle ki ne var anlaşılamayacak ben buradayım sen orada erkin de birazdan gelecek bitecek her şey ve bilmeyecek erkin dokunduğumu servilere

Temaşa Kuza

yaşanmamışları hatırlatan yağmur ikindiyle akşam arasında bir yerde yine yaşanmayacaklara yağarken de aynı yerinde daha yeni doğrulmuş üzüntü yerinden bana şeytana benzeyen yüzleri gösterdi Yin evet, dedim hepsini tanıyorum üzülme  bir şimşek gibiyiz sen, ben ve şuh gözlerin değip gideceğiz dünyaya sadece benim olduğum bir ana  sıkıştırdım gülüşlerimi uzaklaştım hemen falanca bir çocuk gibi kuz da benimleydi biliyordum çocuk değildim  baktım ve kendimi ben ve yansımam  gölgem ve ben kendimi ve gözlerini kapatma, her şeyim orada alnında bir çizik var  ellerine kuşlar konacak dalların var kaşların fark etmeyeceğin bir hayali süslüyor müyorsun gül fen lüt fet hep uf, kül bazen de ve böylece insan sığabildiği tek şeye dem, aşk, nefret, düş beslemekle  işinden ediyor kötüyü biz savaşacak mıyız ki neyin gürzü bu tuttuğum kimseye gidilmez bu havada  yağmur sekmiyor derindeyiz bi o kadar dileklerimi dilerken dilim kamaşıyor  sanırım şurada bir gemiyi tutu...

Meşru Üç Cinayet

meşru üç cinayet; bu ne, ne bu eziyet? atlar var, atlar alestada atlar var atlar var atlar var rah, rah, rah, ra! teptiğim septik rötüşlarımın üzerinden  atılıyorum kuşlara oradan sepkene yağmak bu ne, bu ne düş? atlar var atlar var atlar var rah, rah, rah, ra! ağzım köpük köpük  buralar meşhuriyet kazanacak meşhur bir özgürlük  başı küçük bir canavar çıkacak-mış  karşımıza da ölecekmiş-iz  tebriklerle bu ne, bu ne azap? atlar var atlar var atlar var rah, rah, rah, ra! akaretinde üç kuruşunu bırakmış debdebeci buraya senin için de bir har sığar f. ucundan tutuşdurduğum kırmızı bir hal ayın ak tarafına çentik atmış bir düş üç, iki, bir flaş! bu ne, ne bu fotoğraf? atlar var atlar var atlar var rah, rah, rah, ra! eline verdim sergüzeştin üç buket solacak, kuruyacak ve karışacak söze kuruyam, kuruyam, yamyamlar sıska ölüm çelimsiz, çalımlı aşklar sallanan kulvar, asılan kullar ellerimde çelikten yaba demirden ellerime çelikten yaba bir sevgili polarını almış  ...