Kayıtlar

Kasım, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaosa Doğan Güneş

yeni dünya çiçek açmış dedi annem dünya uykusuz kalmış benim ile beni uyutmaya mecbur Birkan K. garlar aşk sulayan magandalar seni ve bana baktığında  zamanın yarılması  içinde aydan parlak düşlerin  göğsüme yaslanması bir anda anlatmak yoksunluktan doğmuyor bu sefer senin için  sefere kuşanan kelimeler! gürlüyor düşmanlarına seni ve kaydığında gözün miğferime mızraklar deliyor karanlıktan çemberimi  gözlerin ve anadolu'yu bağıran  efendi, diyorlar. kendime perçinleyemediğim nedir? nedir bu kadar tırstığım. kükreyen utancım oluyor kimse bilmiyor bunu  volta attığım şehrin  dalgasına dayanmış garnizon dahil ne kadar güzelse  hangar yükü duyguyu taşımak  ürkek bir at gibi de kaçıyorum  yüzün ve siyaha bulanmış gözlerinden  kaç mislidir  aşkla yaşamanın sırra hiç bulaşmayan  yaşamaya nabzı. katip diyorlar şunu yap diyorum ben koşayım uçuruma! kimse anlamadan diyardan pak kafesin! duvara yaslanmış bir gölge gibi farka var...

Dü Manida

bedel ödeyeceğini biliyorum J'anna -kendisi ölü ile diriyi ayıran bir perde hayatın kendisi tanrıdan mutluluğu isteme bütün külliyattaki hüzünler  mutlulukla filizlendi J'anna ortalama devirde yüksek sessizlikle sona varmak  evet evet biliyorum  belki de yaşamamak bu! ama çarenin mahmuzları delik deşik  kasırga yükünde bir teyakkuz seninle ruhunu deşip çıkarmalısın  Yusuf'u kuyudan.

Ruhtan Gider

ölümünü garnizonun köşesinden izledi ağzında cigarasıyla köpek kulübesine sınırını çizmişti de antilop gövdesi  sarkan alacaya direnirdi öfkesiyle gözlerde ummadığı parlaklık inzivaya bir gezegen atamasıydı kavuşmak? ruhtan gider. seherde rüşt, baharda yazgı  inzivanın köşesi keskin cepkeninden mızraklısını çıkarırdı şehir yolları ve nöbette unutulan  şarjör acımasızlıkla yoğururdu alnı  bir takım bir kravat  yüce divanda çenesinin altını gösterdi  namlunun yuva yaptığı  sırtındaki soğuk yarasına merhem gireceği toprağı dört satıra sığdırmış  köşeli tabutları yaktığı sırp köyü de düşmezdi dilinden ne denir bilinmez ama nefesi bilirdi hatrını şahsına münhasır ruhun ciğerlerine eriştiğinde maytaplarla dolu her toprağı öylesine aşklar gizlemiş  gözlerinde fer dilinde söz kalmadan bir dizi yangınlarla uzaklaştırılmıştı kendinden kederi "seni ilk gördüğümde doygun bir alfabe bulmam gerekti."