Hipodrom
hipodroma dört saat kala; içimdeki sessiz bekleyişe kulağımı dayayışımın altıncı terfisinde akıp giden zamanın peşi sıra tükenen hislerin de kazıyordum mezarını geriye dönülmez bir yaşamaksız bütün bunların en azından bir süre daha devam edeceğini düşünerek sürüyordum kelly'i alışveriş yapmalı ve zoraki tükenen ömrüme destek olmalıydım biraz daha gaza bastım en yakın market yedi kilometre ötede kendi halinde bir yerdeydi hipodroma üç saat kala; daha net olan her şeyi sahiplenmeye başladım somutlaştım ve hayallerimin leşlerini balkona serdim tabii bunlar birden olmadı kırk üç sene geçmesi gerekti dünyayı gördüğüm andan sonra hipodroma iki saat kala; zoraki ifadeleri kendime gard edinmekten de vazgeçtim bağlarımı kestim diyalogları bitirdim ve kendime yetmişlerden kitaplar aldım geldiğim yerden fazla uzaklaşmamalıydım. uyum sağlamak benim için kusurlu varlıkların işiydi benim nihayetim bunun tam tersine en...