Ahorat, Şüphe ve Emir

lahidi mızrağıyla delip
içine hin dolu nefesini üflediğinde
henüz çok gençti ahorat
ayrı bir teyakkuzu vardı baktığına
ayrı ruhlar onun bedeninde tektiler

biliyordu bu da onu bazen 
umursamaz düşlere sevk ediyordu
deliydi bu bilge
her birine dokunduğu bin yelesi vardı 
her birine ayrı bir rüzgar vermişti 
her birine ayrı bir nefes
her birine ayrı bir temayül fısıldamıştı
bir gün kalkmak isterse ruhlar sofradan diye

ona saygı duyuyor olmak
her fenasında onu anlamaya itiyordu bizi
muhakkak ondaydı rüşt de
önüne geçmek istemezdik 
ardından gölgesine değmezdik
böylece içimizdeki kuşkuyu öldürüyorduk
hunhar birer katildik içimizdekine
bazen kendimizden de çekiliyorduk
böylece uçuyor gibiydik yürürken 
ahorat her bir lahiti yardığında mızrağıyla
bunu sadece gözleriyle de yapabileceğini
düşünür 
böylece eşyayı da silerdik hayatımızdan
ruh olmuştuk belki o kadar bilmezdik cesedimizi

lahitlerde ölü yoktu 
lahitlerde zaman vardı 
bizi burada tutacak zamanları
karıştırıyorduk havaya 
bu zamanla dikleniyordu kalemiz
bu zamanla her düşman 
yanaşamadan surlarımıza
devriliveriyordu oldukları yerde

ahorat
bize çok nadir bakardı 
baktığında ruhlarımız oturaklı olurdu
heyecanımız dizginlenirdi
belki de iyi bir şeydi
ya da kötü 

ne zaman ölmek isteyeceğimizi bilmiyorduk
bilmemize gerek de yoktu
belki de vardı 
ahorat 
içimizdeki şüpheyi biliyor muydu?
bilirse eğer 
ölmek istemeden henüz 
ölmüş olurduk muhtemelen
ya da ölmezdik kabul ederdi bizi bu şüpheyle
ya da atlarına ayrılıp 
çekip giderdi bizden utanıp
zamansız kalıp yaşlanarak ölürdük belki de
ya da dayanamayıp şahlarımıza dayardık
mızraklarımızı
bilmiyorum ama
ahorat daha sık bakmalı bize
ahorat daha sık bakmalı bize 
yoksa 
kat kat olmuş zamanda 
bunca şüphe öldürecek bizi

ahorat bak bize!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim Bir Alayım Yok II

légion d'honneur

Mühür