Cuma Mektubu
kuşu da geçtim kervanı da
benden anlaşılmayacaksa bu çağ ben boşuna tepiniyorum
ben boşuna öykünüyorum bulutlara
belki de sırf bu yüzden çıkamıyorum arşa
çıkıp da ne yapacaksın?
elinden ne gelir?
seni bir cumartesi günü vurursa bu öykü
sakın şaşırma
sevdiğine gül ve klaketin sesini bekle
atları ve dünyayı artık bilmiyorum
sanırım her şeyin sonuna geldim demek de işime gelmiyor
henüz hiçbir pazar'ı sevmedim
lanet olsun
lanet olsun buna ve gayriihtiyari ölüp gidenlere
lanet olsun demode savaşlara
bilmek istemediğim yerdeyim
elime eski içkilerimi aldım ve
eski düşüncelerimi yarıp çıkardım
yapmak zorundaydım çünkü
en azından kendime kavuşmuş olarak
varmalıyım tanrıya
bunu hiçbir kürsüden duymadım
rüzgarı hissedemiyorum
hiçbir şey bu kadar dipte değildi
elimdeki kitap daha da dibin olduğunu söylüyor ve onu öpüyorum
kanıma karışan bu koyu bulutu
hakikati, temeli öpüyorum
altını çiziyorum ve şakağıma dayıyorum
şakağımı öpüyorum
bu da bir ölüm hali ve klaketi bekliyorum
önümde bu kadar umutsuz bir bahar
gördüğümü hatırlamıyorum
bu umutsuzlukla beslenen ruhum artık obezleşti
beslendiğim beni zehirledi
sanırım sıra
sonlara sakladığım korkularıma geldi
sırası gelen korkular.
kırlangıçların nalı diktiği gün.
yarığa baktım ve gülümsedim.
her tutkudan birazmış yaşamak.
dahası körlük, dahası karanlık, dahası yalan.
elde kalan
ölü bir adam,
ölü bir adamın kardeşi
ve jambonlu çavdar ekmeği.
Yorumlar
Yorum Gönder