Kayıtlar

Ocak, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bombardıman

her yağmur kokusunu bırakıyor üzerimde estağfurullah demeyi öğrenmiş bir zenci karşılıklı bir esna değil bu  salıncak ve üzerine altın harflerle yazılmış nota yetememenin kendine susuzluğu canım hepsinin bedeli olduğunu tren yanaştığında götürdüğünü yanan tarafımı nota gideceğimi biliyorlar estağfurullah demeyi öğrenmiş bir zenci tıkanan özgürlük neyi çağrıştırabilir ki ben yanılgılarımda boğulurken  her şeyi bildiğimi gösteren okun isabet ettiği amaç raydan çıktı can sadece boğuş, boğuş kimse koşmayacak aşktan  hepsi biçilmiş kadavra artık hepsi palavra canım doğruya bilenen kurşunlar dahi yitirdi anlamını nefesim ıslak bir odun böğrüme  bu esnaların kültü  kalıyorum kalıyorum bu/ büyük ünlü! şaşırma her şeyi bitirdim kendime yetememenin kendine özgü bir tarafı da yok aslında ben aynıyım, sen aynı, geceler aynı  çıldırıyorum geceleri heç her başladığım şiiri intihar notuymuşcasına kürüyorum  ben, bana, ben.. her şey bitti her şey yolunda/ raydan çıkma...

eğriltemediği şadırvanda ölü bulunacak primat.

seher vakti etrafına bakınan sadece namlunun ucu namlunun ucuna bakan gözlerim içimde her şey çoktan hallolmuş geriye sadece sadece  çökmeden önceki son arayış kalmış son umut evet, girizgahta bir primat şadırvanı yumrukluyordu ufuktan atlılar görünüyordu hepsi kefenli tam teçhizat, cepleri dinamit dağın çevrelediği şehrin yarıklarından uçan bedeviler fırladı sonra zıpkın gibi  kefenlerin üzerine primat soluksuz yumruklarını indiriyordu hala her şeyden ancak bir şey yaparak  kurtuluyordu bu iki ordu her şeyden kurtulmak  her şeyden kurtulmak evet, şehrin en büyük avlusunda cumbayı sırtlayan direğe yaslanan üç değirmenci cigaralarını paylaşıyorlardı ufuktan on yedi bin kanatlı göründüğünde  en genç değirmenci dumanı öksürdü iş toprakta bitiyordu bilinirdi ki toprağı eşeleyen, ona direnen toprakla münasebet kuran  her kimse bereketlenirdi değirmenciye savaş açmak topraktan beslenen kanatlılar için ne idi? yaşamamayı, toprağın kendilerine küsmesini göze almışl...

Üç Kesim Kader

her şey nasıl da ölümsüz bugün bir yokuşta söyledim evrene hainlikten taşan fırtına sıkılmadan ölmeye diye kaldırdı vaiz şarap kadehini yok, seni anlamayacağım seni anlamadan ölmektir niyetim ben savaşırken hissetmiştim en son yaşadığımı bir saat geçip giden şu yola baktım her şey nasıl da ölümsüz içten içe söyledi vaiz her şeyden önce biraz tebessüm etmeli vaizin içinden yosma cümleler taşıyordu yüzümde kırk ırkın izi taşıyorum herkese, varlığa bir öfkeyim yok, hayır geri dönmekte ne şer var ne hayır ileri bakmakta gözler utangaç kaldırımlar berrak, aşk uzak mühimmat dolu ağzına kadar ağzıma kadar intihar süsü vaiz konuşuyor önünüzdeki yokuşlar dimdik hayatınızda böylesini hiç görmediniz bu size bir armağan vaize içim ısınıyor şimdi hak ediyor çırpınmadan ölmeyi çile yeni bir kavrama gebe kalıyor cami avlusuna yeni bir düş asılacak garsoniyerden çaldığım baretta soğuk bir namlu, titrek bir el patlamaya hazır bir mermi çirkef bir gülüş varlığa vaizin bir gözü daha önce fark etmediği t...