eğriltemediği şadırvanda ölü bulunacak primat.
seher vakti
etrafına bakınan sadece namlunun ucu
namlunun ucuna bakan gözlerim
içimde her şey çoktan hallolmuş
geriye sadece
sadece
çökmeden önceki son arayış kalmış son umut
evet, girizgahta bir primat şadırvanı yumrukluyordu
ufuktan atlılar görünüyordu hepsi kefenli
tam teçhizat, cepleri dinamit
dağın çevrelediği şehrin yarıklarından
uçan bedeviler fırladı sonra zıpkın gibi
kefenlerin üzerine
primat soluksuz yumruklarını
indiriyordu hala
her şeyden ancak bir şey yaparak
kurtuluyordu bu iki ordu
her şeyden kurtulmak
her şeyden kurtulmak
evet, şehrin en büyük avlusunda cumbayı sırtlayan direğe yaslanan üç değirmenci cigaralarını paylaşıyorlardı
ufuktan on yedi bin kanatlı göründüğünde
en genç değirmenci dumanı öksürdü
iş toprakta bitiyordu
bilinirdi ki toprağı eşeleyen, ona direnen
toprakla münasebet kuran
her kimse bereketlenirdi
değirmenciye savaş açmak
topraktan beslenen kanatlılar için ne idi?
yaşamamayı, toprağın kendilerine küsmesini göze almışlar mıydı?
ortanca değirmenci
avucunun içiyle yardığı topraktan
kendine zırh çıkardı
kanatlılar
her şeyden ancak bir şey yaparak kurtuluyorlardı
her şeyden kurtulmak
her şeyden kurtulmak
evet, ölüm şehrin merkezinde uykusuna yatmış
her şeyiyle sarsılan toprağı duymuyordu
herkes işini yapıyordu
ölüm şehrinin misafirlerine ölüm ikramı
ölüm işini yapmasa dahi
biliyordu ki ölüm elbette dilenilecek
herkes ölmek isteyecek en sonunda
herkes ayağına gelecek
ölüm ve evlatları, o kara gözlü
kara yamalı, kara dilli
altın sunaktan kaldırılmış ve alınları yarık
kara insanlar
ve sepette herkese yetecek kadar
buram buram ölüm
umut tükendiğinde
eğriltemediği şadırvanda ölü bulunacak
primat.
Yorumlar
Yorum Gönder