Birken Ayyaş
birken ayyaş
dörtlere karışımın güne yeltenişine, hürlük!
bir demire mıhlanıp
işte gördüğümüz dünya
rahibini savunan çocuk!
öyle mi? ya, öyle.
kader olarak da ses işitildi:
adımlar öksüz kalacak, ayyaş birken.
düşünce tek, mıh beni doğrarken fiilsiz
güne doğduğumu bilmiyorum aylar benden
yılların/ hınç.
incitmediğim davada
omzuma düşen yığınla sorumsuzluk
bu davada sağlamım adamım
kaybetmeyeceğim
öyle mi? ya, öyle.
artık biliyorum ördüğümü ölümü elimin
elimin biliyorum eskisi kadri belki yok
ihtimal yine de sevmiyorum birken ayyaş
düşünceyi
pazularım yazıya eriliyor ve
kazara alevin dumana yer verdiğini
belki de kaybettim
öyle mi? ya, öyle.
ördüğüm duvara yarım kalmış
an beğeniyorum kendime
her şeye
her şey kadar yakın/ spektrum.
bu el benim elim mi
ellerimin örülüşü? var mı böyle bir esrar?
olmalıysa bildiğim her doğru
yanlış.
yok eğer değilse?
ihtimaller yazıldı ve açığa çıktı yeni
yüzler
ihtimaller yazıldı bu esnada zırhlarımız da
çünkü
her an, her ana mıhlanmış
savaştığımız dünümüz ve
kayıtsızlık yüceltecek bizi bu haraptan
öyle mi? ya, öyle.
hakikati görüyorum dört bilek
hakikati biliyorum, bilmeden.
dörtlere karışımın içime doğurduğu
yüzyıllık karanlık
köşe bucak yanılgı, yazgının ahı
bunun ayırdı her şeyden: istemsiz ergi.
benim şimdiki tarifim budur/
geriye döndüm
tırmandım merdivenleri
odaları açtım, iç odaları
pencereleri açtım, karıştım içeriye
yine ve yine
aynı şeyleri duydum
ellerimden yine aynı sağırlar tuttu
bu sefer kestim bilekleri
sesler kesildi
tırmanmaya devam ettim elleri
tırabzandan yardığımda korkuyu
hızlandım ve
içlere karıştım
gözleri gördüm görmüyorlar
külleri alıp savuşturdum sapıtmışlara
üç kişiyi gördüm içlerde
adımları öksüz, kalan her şeyleri dün
beni bekliyorlardı
karıştım içlerine.
bilerek
alev
dumana yer verdi/
yaşamak ihmalle birdi, birken ayyaş.
Yorumlar
Yorum Gönder