Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evi Dinle Leone

bu suni cehennemi biz yaptık  (buraya bir düzlem sığacaktı oysa) her şeyden önce ama her şeyden çok bilinçle  kitabı kapatmalıydık  kendimize bir kütüphane aldık  ölmeliydik tekrar dirilmeyi seçtik  -çok güzeldin. bin su yüzünden daha berrak birden çekildin ve yanar olmayan  gezegenler yandı  selaya kalktığında müezzin  arşın gözleri uyanıktı çoktan  o hep yürürlüğü ortaya koyan uyanıktı felekten şimdi duvardan duvara dargınlıkla  geçen bir teyakkuzun bıkmışlığında -geçip giderken deryalardan. bu suni cehennemden  arzı örtsek üzerimize kurtulamayacağız hep didaktik çağrılar duymaktan aslında  müsebbip orada orangutan bir bilge  yansıyan çevik bir dil oluyor kaderime yoksa ne işe yarayacaktım  mısrasız kuşkuya yer yok meydanımda -rahatsız olma düşümden. evi dinle koşuya var düne uyu elini yak ayaklarını devir her şey demin oldu şimdi vur aldan evi dinle koş uyu ciğerini duy gece olsun doğrul kontrast duş avucundan evre...

Muhayyel Taban

tabii ki  sen şimdi uzaksın günahlardan mümkünatın damarlarını çatlatan gülüşlerden yakamozun nevrini döndüren şarkılardan gecenin mihrabından eğilip kuşlara fısıldayanlardan bastığım yerin kalbini yokluyorum hayatım olmalı ki kırmış mıyım? kim miyim? daha dün doğmuş/ içindeki gebe yarının katili neymiş? uzakmışım. nedir bu koku? gölgesinde ellerimin sarı köleler volta atıyor birazdan açıklanacak hürlüğün bedeli nedir bu koku? volta atıyor sarı ellerimin gölgesinde köleler nedir soru? cumartesiyi unutan babalar. şimdi kadere bağladım bağımı artık ne olacaksa gölgemin karışamayışı tabii şimdi sen uzaksın ölen nehirlerden gerilen madenlerden intihar için örülen gergilerden tırnaklara karışmış derilerden sinmiş hinliklerden evet benim toprağım henüz  üç keşin devirip de yazdığı üç şiir kadar  binmedi kıymete/ benim için. oh! evet, neydi sorun? birazdan açıklanacak hürlüğün bedeli  coğrafyama sinen ak kaşıklı çağlayan sen misin beni üfleyecek yok mudur her şiirin diyeti?...

légion d'honneur

kuytusundan çıkması rüzgarın  eylül'de salıverilen saçlarım dalından bir kuşu avladığım mevsimin yarılın yoldaşlarım tepemizdeki haziran geçiverecek aramızdan sakının kuşlarım artık barut serbestisinde yankılanacak dumanlar düzlemin seğrinde üç mana şimdilik teyakkuzda bekliyor: dil, devinim, derdiğim. onu sevmekten çoktu yaşamak derdest bulutların tepesinde adım yazılı gibiydi altından bir orağın dibinde hiçbir şey dinmeyecek gibiydi artarak çağlayacak aksine ama burada bırakmalıydık her şeyi  her şeyi kabullenememişken yani  karakter imtiyazından ölüme süregelen dayatmalar! düzlemin diline dolandığında benim yaşamağım üç mesai, üç vesait, üç dize  kırk tabur beynimde tepinir olur  apoletime demin kuş kondu; légion d'honneur. hayatım soluduğum barutun haddi bana yapmak istemediğim  şeyleri yaptırıyor sehven solumuş oluyorum böylece evrende dimağıma sıkıyorum yedi mm yeni bir dimak veriyorlar yeni bir kurşun  ölmekti benim için bitmek bilmeyen kuytusun...

Mahpus Rıza

isminiz? Mahpus  soyisminiz? Rıza eline alırmış uzunca demir tokmak doksanlarda kendini firavun sanıyor ya da Allah muhsin ünlü oldu sonrasında.

İlhan Berk

ben bu halimle şarjör değiştirdim/ gazi istesem Allah'a kadar koşabilirim duymayanın kefeni yok/ ölümü oysa inanmıştık ölümün de dürüleceği kefeninin  öyle söylemişti/ cennet ben ondan büyük bir şairim derdim eğer gerçekten biraz büyük olsam/ İlhan ama şimdi de hiç ondan aşağı kalır bir yanım yok/ Berk