fırça darb-ı mesel kurşun bir intihar süsü yelkeni şehre döndürdüm sü dilimde sanırım kırıp geçireceğim şu kara bir zamanlar ilk nefesimdi tanım, yıkıyor mazgalları oh, ne de anlamsızmış dehlizleriniz gülümsüyorum, kıkırdıyor kuşlar kıracağım dişlerimi, bir salonu üzerime yıkıyorlar gemideyim elimde üç beyit varmış bunu edilgen bir gölge söylüyor elimde üç evren saklıymış bunu edilgen bir gölge söylüyor üç; ma ve ra. fırça darb-ı mesel sü dilimdeki kanı diri tutuyor her harbe karşı kendi nefesine bilenmiş bir hokkabaz diyor hakkımda siyahi bir edilgen, elinde şapkalı bir güvercin lacivert tanrım, işte düşüyor kuleler ah, işte şimdi ne güzeller işte şimdi hilkat okyanusundan aldığım manevramı sağ elime alıyorum işte şimdi tanımlamak kendimi, düşen kulelerin seyrindeyken ve haddimin seyrine dalan baykuşlar süzülürken göğün göğsünde ne güzel. sol elimde bir komançi mızrağı varmış öyle söylüyor siyahi bezgin edilgen omuzlarıma da ulu bir baykuşun gölgesi düşmüş...
bir şarkı olsam, hatırlanabilirdim. şevk ve yürüyüşler beni iterlerken mağlubiyetlere içimden böyle bir cümle kalkınıyor fevri ve boyutlardan taşarak evet, bitişimi görüyorum kasiyer birkaç intihar şeklinin para üstünü uzatırken aşk! beni mağlup olarak hatırlasınlar nefsine değil nefesine yenik düştü diyemeceyek olanlar aşk! sen de olmadın ben kadar da olsa şu dünyada isyan! sana adasaydım şu ömrü bu kadar tanıyamazdım seni bilmeni arzuluyorum seni her şeyden daha çok! sevgilim imamdan para üstü iste, beni sellerde çalkalasınlar, isyanıma müşterek kaldırımlarda yürüsünler, bana gelirken bir hüzün duvarı görürseler dansa kaldırsınlar o akşam en güzel ezanları. yalnızlık insin tahtından ve halka karışsın kaybettiğim yazılarımı bulursan sevgilim okut onları San Francisco'da onlar da kaybettikleri şiirleri arıyorlar mutsuzlar ama öfkelenecek kadar değil öfkeliyim, mutluyum ve ölüyorum çok dünya bu! seküler dimağdan şuha seslenen bir dimağ! ben attan inip evrene konuşlandım evrende koşt...
azığını topla beni buradan kötüye kendilerini hükmün anası sanı ben buradan gitsem de aklımda kalmayacak birkaç şey ben buradan bir duman kadar uzak ben buraya hiç yakın olmadım ki sadece kendime bir söz vermedim belki de vermem gerekirdi saçma sapan bir yele için bazen avurtlarım sancıya kapanıncaya kadar yazdım benim delik deşik gerçeklerim var yani hiçbir şeyle işim yok çekip gidesim de yok belki de olmalıydı gülüşlere kanmam, dostum yoktur şuh namlumun ucunda sahanımda kavrulan gerçeklerim ne başkasına aşk, ne başkasına hal yaratılmışlığım dilimden elime akıyor bu kadar. : Hasan, Ali, Esat. en küçükleri Esat ortada Hasan, sonra Ali. yakaları bir, üç servi üç arkadaş üçer hafta arayla canlarına kıyılmış kimin yaptığı bilinmiyor kimse bilmek de istemiyor kanları hala diri kimseler yağmur yağmasını bekliyor susku bütün çatıları esir almış umur terk etmiş şehri kimselerin karnı aç duygularını dahi yemişler kim...
Yorumlar
Yorum Gönder