Ateşlenemeyen Uygarlık II
Bir çiçeğin üzerine konmuşum adımı gazap koymuşlar, her şeye debelenmişim. Çiçek kokmayacak artık.
Yönüme bakıyorum, yol kendine yeni bir ayrım bulmuş adı uçurum: yönüm yolunu şaşırmış belki de şaşırmamış kendini uçurumdan aşağı.. evet acı gün: bütün temayül kuşları alaşağı!
Bir tanrı ilahisi: şarkı daha yeni başlıyor,
Kulaklarımı tıkıyorum, zihnimde hapsolan çığlıklar bir yumruğa kıvrılıp mevsimimi yumruklamaya başlıyor,
ve Agnola beliriyor karşımda, beyaz, temiz, pak ama yokluğun cebinden çıkma bu sıfatlar.
Yönüme bakıyorum, yol kendine yeni bir ayrım bulmuş adı uçurum: yönüm yolunu şaşırmış belki de şaşırmamış kendini uçurumdan aşağı.. evet acı gün: bütün temayül kuşları alaşağı!
Bir tanrı ilahisi: şarkı daha yeni başlıyor,
Kulaklarımı tıkıyorum, zihnimde hapsolan çığlıklar bir yumruğa kıvrılıp mevsimimi yumruklamaya başlıyor,
ve Agnola beliriyor karşımda, beyaz, temiz, pak ama yokluğun cebinden çıkma bu sıfatlar.
Bir hayal Agnola, bir zihin.
Agnola'nın kalkanı diyor: çığlıklar
Agnola'nın kazdığı çukur diyor: çığlıklar
Agnola diyor: bedenim, ruhum, sezgim.
Agnola'nın kalkanı diyor: çığlıklar
Agnola'nın kazdığı çukur diyor: çığlıklar
Agnola diyor: bedenim, ruhum, sezgim.
Ellerimle eşeliyorum toprağı, toprak mayalanmış, kabarmış, canlanmış: toprak bir iniyor, bir kabarıyor: bir ciğer, bir insan, bir varlık gibi, işte Agnola'nın dokunduğu!
Buluyorum Agnola'nın rahmini.
Şimdi?
Agnola beliriyor karşımda,
Zihnim tepiniyor yine sesler, savaş sesleri: savaş atları yumruklarken arzı ve tapınaklarımızı aynı bu ses çıkıyordu. Şimdi bu ses de hapsolmuş zihnime
İşte savaşa gebelenmiş bir zihin!
İşte henüz tanımadığım bir tanrının tapınağını yıkan savaş!
Tanıdığım ama yabancılaşan yüzler!
Ve Agnola.
Hemen karşımda.
Şimdi?
Sesler duyuluyor, onu Agnola'nın yanına göm,
Onu Agnola'nın yanına göm ki yeni bir uygarlık doğacak bu topraklara:
Tapınaklarımızı ve limanlarımızı, sallarımızı, evlerimizi, damlarımızı, göğümüzü
Baştan yapacak o uygarlık,
Haydi peder!
Durma! diyor sesler.
Cebimde kaybedilen bir savaşın hatırası
Tek kurşunlu Astra!
Karşımda Agnola, elimde Astra
Zihnimde ölü kuşlar, kırılmış bir temayül
Kaburgamda bir nal izi,
Kollarımda şarapnel,
Dizlerimden, bileklerime soğuk kanlar,
Elimde Astra
Karşımda Agnola
Zihnimde bir tanrı ilahisi:
Buluyorum Agnola'nın rahmini.
Şimdi?
Agnola beliriyor karşımda,
Zihnim tepiniyor yine sesler, savaş sesleri: savaş atları yumruklarken arzı ve tapınaklarımızı aynı bu ses çıkıyordu. Şimdi bu ses de hapsolmuş zihnime
İşte savaşa gebelenmiş bir zihin!
İşte henüz tanımadığım bir tanrının tapınağını yıkan savaş!
Tanıdığım ama yabancılaşan yüzler!
Ve Agnola.
Hemen karşımda.
Şimdi?
Sesler duyuluyor, onu Agnola'nın yanına göm,
Onu Agnola'nın yanına göm ki yeni bir uygarlık doğacak bu topraklara:
Tapınaklarımızı ve limanlarımızı, sallarımızı, evlerimizi, damlarımızı, göğümüzü
Baştan yapacak o uygarlık,
Haydi peder!
Durma! diyor sesler.
Cebimde kaybedilen bir savaşın hatırası
Tek kurşunlu Astra!
Karşımda Agnola, elimde Astra
Zihnimde ölü kuşlar, kırılmış bir temayül
Kaburgamda bir nal izi,
Kollarımda şarapnel,
Dizlerimden, bileklerime soğuk kanlar,
Elimde Astra
Karşımda Agnola
Zihnimde bir tanrı ilahisi:
Savaştan korkar mısın peder?
Bu havada yürür müsün peder?
Nedir ellerindeki yük kaderin mi?
Nedir bu yüzündeki kara, leke mi?
Nedir alnındaki yara?
Seni öldürmeyen yarayı neden aldın?
Sen hep geç, ölmeye hep geç kaldın.
Bu havada yürür müsün peder?
Nedir ellerindeki yük kaderin mi?
Nedir bu yüzündeki kara, leke mi?
Nedir alnındaki yara?
Seni öldürmeyen yarayı neden aldın?
Sen hep geç, ölmeye hep geç kaldın.
Agnola'nın yüzü asık
Zihin suskun
Karar verildi
Tabanca ateşlenecek
Zihin suskun
Karar verildi
Tabanca ateşlenecek
Gözler, damların olduğu yere bakacak
Çenenin boşluğunun boğazı kestiği yalıyara
Bir destroyer dokunacak
Ateşlenecek ve
Bitecek,
Çenenin boşluğunun boğazı kestiği yalıyara
Bir destroyer dokunacak
Ateşlenecek ve
Bitecek,
bitecek peder!
çiçekler ve uygarlıklar!
çiçekler ve uygarlıklar!
Yorumlar
Yorum Gönder