Ölüm ve Vicdan

bu anda
hayatıma küsüyorum

ses; derinlerden gelen bir ışıltıya kavuşuyor en sonunda
ardı arkası kesilmeyen sokakların o içtensizlikle kırpılmış cumbalarının gölgesinde
yalınayak yağmurun altında üşümüş ama her an kıvrak bir imgenin vücuduma sarılışını
belki de bir anı olarak hatırlıyorum ama nitekim isyan, şevk, saadet, ışık, alaylar, kumandanlar, garnizonlar, aşklar sevgiler ve bütün geriye kalmış yalanlar her şeyiyle
gözlerimden yaşı, yaşantıyı, akıntıyı, sevgiyi her şeyi alıyor götürüyor
artık tıkandığımı özüme dönmenin mümkünatını sorguladığım, aciz, biçare, yüklü, bunalmış ve susuz bir vaziyetteyim
insana, insanlara her şeye karşı gerilen omzum, diklenen başım, sorgulayan gözüm,
çatılan kaşım ve bilenen dişlerimle
bütün hiddetimle doğruluyorum olduğum yerden
aslında böyle göründüğünü söyleyebilecek kudrette değilim
bu yalnızca benim kafamda, rüyalarımda, kabuslarımda boynuma dolanan bir figür, bir (i)kinci yaşam
herkeslerde ve bütün o çeşne, o niş civarlarda dolanan o suskun kederi boğumlayan bu (i)kinci yaşantı beni kıyısında hapsetmiş durumda
karşımda gördüğüm o kocaman dalgalar üzerime yaklaşıyorlar
öylesine konuşmak kolay
peki ya öylesine dinlenilmek ne yaşatır insana?
durmak her şeyde olduğu gibi yine kendine özgü olmaya çalışırken yaşanan bir durumdan öteye gidememekte
ve benim halim ve benim yaşantım sadece
bu ana kadar olanla değil bundan sonraki olacak olanlara da işleyecek ama parıldayacak mı?
maalesef hayır.
aslında konuşuyor olmak kendime yaslanabiliyor olmak belki de şu ana kadarki
elde ettiğim en büyük güç
ve şiir bu noktadaki ve bundan sonraki noktalarda çelikten altında süslenmiş, zenginleştirilmiş
o gardım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim Bir Alayım Yok II

légion d'honneur

Mühür