Bitmesi Gün Yol

nedir benim Isfahan'daki işim 
iç sesim bozgunu biliyor
keskin bir dille doğradığım üç kesim ölü 
benim Isfahan'da bir işim yok!

çeltik tarlasına dalan süvarilerin dediği gibi
aklımızda sadece koşmak vardı rüzgarla 
atlar ölene, mahmuzlar parçalanana kadar
sürmeliydi koşu 
rüzgarla 

isimleri ve yüzleri unutmak diyordu
kaçmak evrenin bağrından, mananın zerkinden
sanmaktan özellikle, sonrasında yanmaktan
kuşların gölgelerini görebiliyorduk
yönümüz belliydi
atlarımız seri

bir arkadaş;
yüzlerin altına kadar bildiğini söylemişti.
kalpteki her çarpanı gördüğünü.
parmaklardaki her yasayı okuduğunu.

onun için de mahmuzluyordum atımı
kanatıyordum karnını, delik deşik 
siyaha yakın kanlar akıtarak sürüyordum yolu
durmadan 
gözlerimiz korkudan yerinden fırlamak üzereydi, ey sevgili?
dağıttığımız düzlüklerde giderken atlar
ürkmedi bir kere olsun
ruhumuz zırhlıydı 
rüzgar kırsada göğsümüzü 
ruhumuz dingin bir suda ilerleyen
narin bir yelkenli gibiydi
sessiz ama tam teyakkuz
gece olduğunda parlıyorduk güneş gibi
ışık da bizimleydi zaman da

bir arkadaş;
yenik düşeceğini biliyordu sonunda
hissetmek, durmadan duvara toslamak 
bitmesini istiyordu
biliyordu kötünün rengini
siyahın tay kadar masum olduğunu 
ah! 

onun için mahmuzluyordum
gözlerim yaşla dolmuştu 
hem mahmuzluyor hem ağlıyordum 
dayanamıyordum 
gidebildiğim kadar gitmeliydim
gidebildiğim kadar 
gitmeliydim 
onun için 
Isfahan'dan İstanbul'a kadar kanayarak!
bunu yapmalısın demişti arkadaşım 
el vermişti 
el ve gözyaşı ve üç at
darmaduman edilmesi gereken kuşlar sürüsü 
durmayacakmışım hiç 
gerekirse de ezecekmişim mazlumların 
çeltik tarlasını
görmeyecekmişim yağmura kalkan elleri
duymayacakmışım yardım çığlıklarını

atlar düne kadar sağdı
gözler patladı, bacaklar kırıldı 
peşpeşe üç at devrildi
üç kurşun ateşlendi
gözlerimde yaş kalmamıştı 
koşamıyordum 
yığıldım ve 
rüzgarın yavaşladığını hissettim

başaramamıştım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim Bir Alayım Yok II

légion d'honneur

Mühür