Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Film Karesi

Kaderi yosma alfabelerle süslü Kur öpücüğü Alnında torosların yarası Bayındırın kürü Islanan hülyalar yağmurla Cenazeye gark olur Uçurumlardan aşağı Rüyalar Cehenneme moladır uykularda Uygarlıklardaki Güneşin ilk ışığındaki bereket bile Henüz taze ölüleri Gömmeye engel olamaz Denizin en beyazına vuran karalarda Şimdi bir kapan Kalanlara.. Irakta Her şey nasıl da ebemkuşağı Lakin tutunduğu bir yer yok renklerin Acıların filizlendiği bir beden var ama Yerin iki metre altında Sarmaş dolaş, sarmaşıklarla Aşktır Acının geldiği yer ve Rengi.

Çaresiz Nallar

herkes kime mi tapıyor bağnazlık ve yorgunluk yüreğime saplanan ve hala dönmekte olan bir kurşun ne ola ki marlborodan eski kederler ve nice kaybolmuşluktan başka ezilen çimenlerin ahı bütün bunlar soykırımlar ve bariyerler dönencesiz kavşak ve budalalığa susamış hançerler sabahın yedisinde düzülen satırlar bir sokak çıkışı değil hem de yine eskilerden gelen şarkıların savruk acımasızlığıyla ne olacak söyleyeyim yalnızlar üşüyecek sadece kalbura sarılı develer geçecek çölü ve setleri kale duvarlarını oysaki bu şiir sağ kalmayacak ve ben. altından hücrenin bakırdan tasmasında dinlenen koynum yüreğimin sürgününden habersiz uyumakta kurumuş ve sertleşmiş tütünlerin dilimin ucundaki yarayı şarapla kanatması umrumda değil artık ve de kime taptığımız çünkü dönüyor dünya bu da engelliyor isyanımın durmasını her sevdadan vazgeçişin sonu hücrelerin duvarlarında erdemin insanlıktan arınmış tablosunu aramakla vuku bulurken bil diye söylüyorum hala seni sevmeye çalışıyorum sabah ezanından sonra bi...

Ülkü

Ülkü.. Ülküler.. Atlar gözünü ayırdığında dehlizden Görünecek ufuk ve parlak Ülküm Aydınlığa kanmak olacak Karanlık Koluma taktığım saatte Akacak yanımdan hep Bir yoldaş gibi Sessiz, usul, nasıl akacağını bilen Ah, kardeşim! Zor bulunur böylesi karanlık/ Ama şimdi bitmiştir inanç yaratılana Ahmaklaşandır fark gözünü kapatan Ölmek de inançtır en sahi Gözümü kırpmadan, ceremeye tıkanan kulaklarımla Bekliyorum onu, bu hayatı sevmediğimden değil Bu hayata doğ(a)madığımdan Oysa ülküler bileyecektim kendime İdealar ve kurtuluş manifestoları.. Vaktin anlamsızlığa erişmesiyle; Ağır ağır kaybolan buğulu bulutlar gibi Çarpışarak bendimle, inceldiği yerden Turlayarak soluklarımı Öylece işte öylece ölmek gerektiğini! Hep söylediler Sağırların arasındaki bunalmaktan, sanrıdan, kabuğumdan Duydum ama dokuyamadım kalbime: Sen olaki bir vücuda girersin Belleklenir ve soluklanırsın İşte o zaman Yakabilirsen yak, asabilirsen as, vurabilirsen vur kendini Acının azar azarından Ancak acının kendisini yaşaya...

Mümkün

ha gammazlamasalardı dilimden düşeni aldığım nefesi, tuttuğum hıncı veremediğim savaşı bir belkiye sığınıp sürer giderdim kendimi varmak ya da varamamak umrumda olmadan ha bir adım tutsam kendime hep geriye giden en azından bilerek, bilerek ve bilerek vermiş olurdum bu imtihanı, bu canı keşke akan bir dilden başkam mı.. yok olmaz olurdum tüm lisanlardan üstün hem her iyi hale nasıl bilendiğini hayatın bilmeden anlamın imhalandığını damarlarımda hissetmeden fevrice çekip gider her şeyin boşunalığını acı acı yaşayarak yemezdim ölüme açlığımı ha doğmadan, tanımadan. yahut uykuda ve ölümsüz. yahut can koşmadan, kandanlığı sarmadan. yahut hiç, hiç kendini bilmeden mümkün.

Olmamış Olmanın Dilendiği

Sırtımda boğa Yön tayinden çıktı artık Kötü gözlerle baktığınız Ücralarda solunur ancak hür nefes Demeye kalmaz kurşunlarsınız beni Vaktim yok, vaktim ölü, vakit yok Kokular bile aynı, hayat Beni ölümle yere serebileceksin Demek ki ancak. Kurşun rengine bürünmeye çalışan Şu al, şu kan yazımdan Usanmadım ama ondan ırak kalmak Yaraşmadı bana İnsan büyüyorum derken; kendine yaraşmayanları benimseyerek küçülüyor aslında. Ben bunu burada durdurabilirim Ben bunu burada durdurabilirim Alnımı karışla insanoğlu, deş alnımı İçinden çıksa çıksa bir aşağılık çıkar Onun adı da insanoğlu. Ha bak gök yarılıp inecek olsa Asıla aşina olmayan gözlerle ne söylenebilir ki "Hey sana diyorum oralarda hiç saçma avlayan kuş var mı?" "Hey sana diyorum yanında hiç kendinden doğmuş var mı?" "Hey sana diyorum gök! Yerle bir olduğun zaman ayaklarıma eğilmeyecek misin?" İmgelerin boşluğuna dayadığımda başımı Zihnim dalıyor, işte şimdi yok dahi var İmgelere yasladığımda başımı Uyanıyor ...

Yazgı Cinayeti

Mutantan cinayetleri öfkemle bileyip söylüyorum ki Haşmet denilen lüzumsuzluğun içerisindeki Şu tanrı alemi Beni gerdi, kendinden bezdirdi Doğmak bana yaşamak oldu Ben yaşamaya doğmadan evvel Bana sorulan soruları hatırlamıyorum Ruhumu hatırlamıyorum Berzahı, mizanı, melekleri hatırlamıyorum Gerçeğin içerisindeki mihnetli kıvranışlarımı Mihmamdarlıktan kalıcılığa soyunan kabuslarımı Ölümlerimi, kesiklerimi, bunaltıları, kasveti, ölümleri Hatırlıyorum Bakma kendi cevherimi tanrı bellediğime her insan yazgısından dirilecek Bakma aramızda yazgısızlar var onlar Dirilmeye direnecekler Kim şanslı? Ama gideceğim Sekanslar arasından sıyrılan bir guy ritche aksanıyla Duvara kanlayacağım gövdemi, Serencamımdan sızan kanı adli tıptan bir cambaz kurşunlayacak yakamoza Yakamozdan sızan dalgaları yengeçler boğacak Konuştum hepsiyle Kim şanslı? Ölen mi, arkayı toparlayan mı? Günahları gebe bırakacak kuvvetteki topraklardan aşıp doğduğum şu karanlıklar kendileri nispetince üzerime atıladursunlar ama h...

da

  Her sanat eseri hayatı da anlatabilmek adına gereksizliğe yer verir.

Bize Tanrıyı Bıraktıklarında

Sorma bana Ne destanlar umrumda Ne de zevkin köşelerine dokunduğumdaki haykırışlarım Sorma bana Cevaplayamam, dilim bağlı, atım bağlı, elim bağlı Özgürlüğümü çalan tanrılara evet onlara Koşamıyorum kınımdan çıkıp ayaklarım bağlı Sorma bana İcazetlerde ve temeli olmayan binalarda tartılıyor ruhum Hiç kalmışım Duaya inanır mısın Sorma bana Az önce içimde bir buddha öldürdüm Yine de uçamadım onun gibi Ölümsüzlüğe uçmuş o, öyle diyor Oysa ben ölmeye uçmak isterim ama hür! Bir tugay toplamınca gırtlağımdaki Öfkeyi Ancak haykırarak! Hiç kalmışım Ama niye ki yine de dayanmak! İnsan kendisinin tanrısı olduğuna İnanmaya başlayınca da İsalaşıp yükselemiyor Ha! Demezler mi ahanda eskinin törpülenmemiş hali geliyor ufuktan Sorma bana Çıkarım şu kendimden de Gider orada vururum şu cağızı Sorma Nefret de tanrılar kadar güçlü O, Ayaklarımı yerde tutan hallice yük Sorma bana o mevsimi Zevk isyanı getirdi bana Sorma bana o mevsimi Sevgi ayaklarımı getirdi bana Sorma bana o mevsimi Kar tövbeyi getirdi b...

Ufuk

Kaç devrim yaptıysam o yaştayım Görmüyor musun kıyıma vuran Onlarca çocuk cesetlerini/ Ve bir ceset daha ufukta Dalgalardan taşarak geliyor Yıkım dolu kıyıma! : ölmeye doğmak mütemadiyen.