Bu hayatın bana ait olmadığı gerçeği gibi herkesi kapsayabileceğini zannetmesi de öldürüyor beni. Girmeler ve çıkmalar. Yazgı resesyonunu bekliyorum ve tanrı kullarının tek tek hafızamdan yiteceği günü: işte o anda kudretim bütün misilleriyle çarpışacak ve benzersiz olacak ki bu durumda yaşayacağım işte sadece yaşayacağım. Yine önceki gibi avangartlığımdan ödün vermeden gururla soluyacağım mel'un havayı. sebep: İnsanın hep bir amaç arayışı ona sadece hayatın bir manası olduğunu zannettirir.. bu durum insanın arayışını bile unutturur. "Doğdum ben, bir amacım olmalı" yoksa ne işe yararsın değil mi? Kendimi bu kadar önemli addetmeden yaşayacağım işte sadece yaşayacağım. Bir amaç sana doğmadığı müddetçe nasıl önemli olabilirsin.. sürekli amaç arayışında olan kimse kendine bu kadar önemi atfedecek cesareti kimden buluyor. Tanrı'dan mı? Tanrı'nın bu insanlarla işi olmaz. Tanrı'nın bu insanlarla bir işinin olmayacağını bu insanların gözlerine baktığınızda anlayabili...
kuytusundan çıkması rüzgarın eylül'de salıverilen saçlarım dalından bir kuşu avladığım mevsimin yarılın yoldaşlarım tepemizdeki haziran geçiverecek aramızdan sakının kuşlarım artık barut serbestisinde yankılanacak dumanlar düzlemin seğrinde üç mana şimdilik teyakkuzda bekliyor: dil, devinim, derdiğim. onu sevmekten çoktu yaşamak derdest bulutların tepesinde adım yazılı gibiydi altından bir orağın dibinde hiçbir şey dinmeyecek gibiydi artarak çağlayacak aksine ama burada bırakmalıydık her şeyi her şeyi kabullenememişken yani karakter imtiyazından ölüme süregelen dayatmalar! düzlemin diline dolandığında benim yaşamağım üç mesai, üç vesait, üç dize kırk tabur beynimde tepinir olur apoletime demin kuş kondu; légion d'honneur. hayatım soluduğum barutun haddi bana yapmak istemediğim şeyleri yaptırıyor sehven solumuş oluyorum böylece evrende dimağıma sıkıyorum yedi mm yeni bir dimak veriyorlar yeni bir kurşun ölmekti benim için bitmek bilmeyen kuytusun...
bir süre yoktum dünyada birkaç serzeniş için; döndüm de baktım taşraya dikte ediyorlar hiçten hiç bir sadakat için içim içimi yiyor herkese düşmanım yıllar yıllanmış seyrek kalbimin taşıdığı hürlük kimsesiz kalmış deveran eden sessizliğe nam salmış ah, işte kimse yoktur konuşmayacak! ah, işte herkesle tanıştırdığım sağır! tüm emirleri yaktım tüm kimlikleri o mızmız edip duran feleği ensesinden tutup sürüyen kimdi? mutlu ölüm. gözümün gördüğü ateşteyim dilime pelesenk vel asr. nevrimin döndüğü baharda doyurdum mızmız edip duran feleği. tanrı biliyor fırtınalı kasrı içimdeki oda kokuya bürünmüş orkideler ve zambak acı hedefini şaşırmış bir gök gibi üzerime kırıyor diyalektiği ben bu taşra dünyada hiçbir fiile karışamadım bunu da biliyor tanrı biliyor tanrı odada kırk leş var. ellerim işarata kaymış ağzımda mühür var konuşursam kanayacak. baha ne demek ortadoğu'da? ortadoğu'da dostum yok yaka paça çıkarıyorlar beni geniş sal...
Yorumlar
Yorum Gönder