Olmamış Olmanın Dilendiği
Sırtımda boğa
Yön tayinden çıktı artıkKötü gözlerle baktığınız
Ücralarda solunur ancak hür nefes
Demeye kalmaz kurşunlarsınız beni
Vaktim yok, vaktim ölü, vakit yok
Kokular bile aynı, hayat
Beni ölümle yere serebileceksin
Demek ki ancak.
Kurşun rengine bürünmeye çalışan
Şu al, şu kan yazımdan
Usanmadım ama ondan ırak kalmak
Yaraşmadı bana
İnsan büyüyorum derken; kendine yaraşmayanları benimseyerek küçülüyor aslında.
Ben bunu burada durdurabilirim
Ben bunu burada durdurabilirim
Alnımı karışla insanoğlu, deş alnımı
İçinden çıksa çıksa bir aşağılık çıkar
Onun adı da insanoğlu.
Ha bak gök yarılıp inecek olsa
Asıla aşina olmayan gözlerle ne söylenebilir ki
"Hey sana diyorum oralarda hiç saçma avlayan kuş var mı?"
"Hey sana diyorum yanında hiç kendinden doğmuş var mı?"
"Hey sana diyorum gök! Yerle bir olduğun zaman ayaklarıma eğilmeyecek misin?"
İmgelerin boşluğuna dayadığımda başımı
Zihnim dalıyor, işte şimdi yok dahi var
İmgelere yasladığımda başımı
Uyanıyor zihnim, işte şimdi yok'uz aslında
Başucu sigarasının dumanına
Öğrettim bir tavan nasıl dövülür
Dövmeyi öğrettim dumana
Tavana öğrettim yerinde durmayı
Durmaya öğrettim dinlemeyi
Bir kayıkçı gibi
Benim de bir oğlum olsaydı Siddhartha
Ona yaşamamayı dilerdim
Sadece sırtımdaki boğayı özgürlüğe emanet edeceğim,
Bu benim görevim.
-Ölmeyi bileceksin.
-O benim görevim değil.
-Ya?
-Onun görevi benim.
Demeye kalmaz kurşunladınız mı beni?
Yorumlar
Yorum Gönder