Çaresiz Nallar
herkes kime mi tapıyor
bağnazlık ve yorgunluk yüreğime saplanan ve
hala dönmekte olan bir kurşun
ne ola ki marlborodan
eski kederler ve nice kaybolmuşluktan başka
ezilen çimenlerin ahı bütün bunlar
soykırımlar ve bariyerler
dönencesiz kavşak ve
budalalığa susamış hançerler
sabahın yedisinde düzülen satırlar
bir sokak çıkışı değil hem de
yine eskilerden gelen şarkıların
savruk acımasızlığıyla
ne olacak söyleyeyim
yalnızlar üşüyecek
sadece kalbura sarılı develer geçecek çölü ve setleri
kale duvarlarını
oysaki bu şiir sağ kalmayacak ve ben.
altından hücrenin bakırdan tasmasında dinlenen koynum
yüreğimin sürgününden habersiz uyumakta
kurumuş ve sertleşmiş tütünlerin
dilimin ucundaki yarayı
şarapla kanatması umrumda değil artık
ve de kime taptığımız
çünkü dönüyor dünya
bu da engelliyor isyanımın durmasını
her sevdadan vazgeçişin sonu
hücrelerin duvarlarında
erdemin insanlıktan arınmış tablosunu
aramakla vuku bulurken
bil diye söylüyorum
hala seni sevmeye çalışıyorum
sabah ezanından sonra
bir şekilde doğrulan ayyaşlar
her gün manifestolarını sunuyorlar tanrıya
habersiziz her şeyden ve bu durumdan
biliyorum çünkü
bilmek istemediğimden
kime mi tapıyoruz
olmak istediğimiz her şeye
derken şaka yapmıyordu her kimse
ki kaçış yok bundan
bu hücreden
zor iş taşa çarpmamak
kafayı asfalta vurarak parçalamamak
engerek yılanını yürekten koparmak
ayyaş olmamak
mendeburların meşelerin altında
gölgelendiğini gördükten sonra
ne ola ki marlborodan sadece keder
ve şairler
hegemonyayı savuran
sözden keskin kılıçlar
ayyaşlar..
ılık şarabın müdavimleri
sabaha kadar yapamadığımızı yapıyorlar
MANİFESTOLAR !
bu hücreden sen bil diye
konuşuyorum
seni seviyorum
ardımdaki manzara ne kadar da mülayim ve soğuk
ve ne kadar da dik
evet altından duvar
nallarımı vuruyorum lakin
kurtulmak tonlarca vinç kuvvette
yürek gerektiriyor
kim söküp çıkardı yüreğimizi
sahi kime tapıyoruz
ah
ölüm
sen ne
güzel bir hayalsin şimdi
bil diye bağırıyorum
SENİ İSTİYORUM
ki dayanılmaz olan ne ölüm ne de
noktasız kalmış sevdalar
dayanılmaz olan
hala
umutsuz kederler için ağlamak
yanmak bir nevi çünkü ağ
lamak.
bil diye söylüyorum
saat sabahın yedisi
bitti manifestom
ve bütün banklar boş
hava soğuk
ölüm
sıcaktır evvela
morglara
kimse aldırmasın vicdanını
bağnazlık ve yorgunluk yüreğime saplanan ve
hala dönmekte olan bir kurşun
ne ola ki marlborodan
eski kederler ve nice kaybolmuşluktan başka
ezilen çimenlerin ahı bütün bunlar
soykırımlar ve bariyerler
dönencesiz kavşak ve
budalalığa susamış hançerler
sabahın yedisinde düzülen satırlar
bir sokak çıkışı değil hem de
yine eskilerden gelen şarkıların
savruk acımasızlığıyla
ne olacak söyleyeyim
yalnızlar üşüyecek
sadece kalbura sarılı develer geçecek çölü ve setleri
kale duvarlarını
oysaki bu şiir sağ kalmayacak ve ben.
altından hücrenin bakırdan tasmasında dinlenen koynum
yüreğimin sürgününden habersiz uyumakta
kurumuş ve sertleşmiş tütünlerin
dilimin ucundaki yarayı
şarapla kanatması umrumda değil artık
ve de kime taptığımız
çünkü dönüyor dünya
bu da engelliyor isyanımın durmasını
her sevdadan vazgeçişin sonu
hücrelerin duvarlarında
erdemin insanlıktan arınmış tablosunu
aramakla vuku bulurken
bil diye söylüyorum
hala seni sevmeye çalışıyorum
sabah ezanından sonra
bir şekilde doğrulan ayyaşlar
her gün manifestolarını sunuyorlar tanrıya
habersiziz her şeyden ve bu durumdan
biliyorum çünkü
bilmek istemediğimden
kime mi tapıyoruz
olmak istediğimiz her şeye
derken şaka yapmıyordu her kimse
ki kaçış yok bundan
bu hücreden
zor iş taşa çarpmamak
kafayı asfalta vurarak parçalamamak
engerek yılanını yürekten koparmak
ayyaş olmamak
mendeburların meşelerin altında
gölgelendiğini gördükten sonra
ne ola ki marlborodan sadece keder
ve şairler
hegemonyayı savuran
sözden keskin kılıçlar
ayyaşlar..
ılık şarabın müdavimleri
sabaha kadar yapamadığımızı yapıyorlar
MANİFESTOLAR !
bu hücreden sen bil diye
konuşuyorum
seni seviyorum
ardımdaki manzara ne kadar da mülayim ve soğuk
ve ne kadar da dik
evet altından duvar
nallarımı vuruyorum lakin
kurtulmak tonlarca vinç kuvvette
yürek gerektiriyor
kim söküp çıkardı yüreğimizi
sahi kime tapıyoruz
ah
ölüm
sen ne
güzel bir hayalsin şimdi
bil diye bağırıyorum
SENİ İSTİYORUM
ki dayanılmaz olan ne ölüm ne de
noktasız kalmış sevdalar
dayanılmaz olan
hala
umutsuz kederler için ağlamak
yanmak bir nevi çünkü ağ
lamak.
bil diye söylüyorum
saat sabahın yedisi
bitti manifestom
ve bütün banklar boş
hava soğuk
ölüm
sıcaktır evvela
morglara
kimse aldırmasın vicdanını
Yorumlar
Yorum Gönder