Yota-Praga (Belki İsyan)
-Varsayalım düşmekten kurtulduk YOTA, sonra ne olacak?
-Sonrasını kimileri yaradanın kerim sıfatına bırakır. Ama nereye kadar? Sonrasında ne olacağına kendimiz karar veririz. Bütün ipler kendi elimizde, kendi prensiplerimiz kendi içimizdedir. İnanç içimizde, umut içimizdedir. Ve baştan beri de konuştuğumuz üzere inanç ve umut iç içedir. Dolayısıyla insan düştükten sonra yine, yine ve yine düşebilir. Bazıları hiç düşmez. Bazıları da -umutsuzlar- yerden asla kalk(a)mazlar, PRAGA. Zaten insan bir seçeneğe doğru meyillenmekle meşhurdur.
"Ağaç siyah, bulut siyah, nebatat, tabiat her neyse ve her ne varsa kapkara. Umut insanı kurtaracak diye bir şey yoktur. Umudun neticesi buhrandan öteye geçmeyebilir. Belki de Tanrı umudun çoktan belasını vermiştir ve bu yüzden de düşüp düşüp ayağa kalkan insan düşmeye meyillenmiştir. Lanetin sonucu lanet bir yaşamdır. Umut iyidir, peki ya sonuçları ?
Umudun ardından insanın içini buhran kaplayabilir ve sanki yürüdüğü yer masmavi göğün altında değil de karanlık bir dehlizin sararmış tavanı altında gibi hissedebilir. Kara kapkaraysa, umut boşuna mı şimdi?"
-Ne yani onca umut.. onca çaba.. anlayamıyorum YOTA?
-Bir oyunu anlatmaktan öteye geçemiyorum PRAGA. Böyle gelmiş ve böyle geliyor. Umut bir hastalıktır kimine göre, kimine göreyse tutunacak son daldır. Ama izlerini bırakan insanların hayatlarına baktığımızda sonuç nedir biliyor musun PRAGA ?
-Nedir YOTA?
-Düello.
"Onca umut asla ve asla boşuna değildir. Katiyen asla ve asla. İnsan öğrenir ve öğrenir. Öğrendiği şeylerin hepsinin tatlı şeyler olduğunu söyleyen yoktur. Acıyı, özlemi tatmaktır asıl mesele. Umudun boşa çıkması insanı acıtır doğru. Ama insan ne için umut besleyip ne için umut beslemeyeceğini zihnine acı da olsa kazımıştır. Artık insanın ne yapacağı bellidir hayata karşı, hele sürekli düşen bir insanın ne yapacağı belli olmuştur..."
-Ne düellosu YOTA?
-Hayat ile senin düellon PRAGA. O hayatsa sende sensin. Gına gelmiştir artık, her şey fiyaskodur. O kadar umutla kürek çektiğin okyanustan kurtulmanın yolu bazen kapkara bir kara parçasıdır ve oraya doğru kürek çekmeye başlarsın. Ve karaya vardığında her şey daha berbattır. Ve bu olay bir kaç kere daha tekrarlanınca damarlarındaki öfkenin de kuvvetiyle hayata düello yaparsın. Bu düelloda yapman gereken kuvvetli bir şekilde kayaya çarpmış olan suratını, istekli ve şuurlu bir şekilde tebessüm etmesini sağlamaktır. Tebessüm senin silahın olacaktır. Son silahın.
"Delirme çağı gelmişcesine, mutlu gözükmek hayata bir acı vermeyebilir. Ama insanın kendine olan inancını, kudretini korumak için davranması gereken (son) şey tebessümdür. İnsan içten içe hisseder daha çok yıkılacağını.. umutlarla vardığı karanın berbat çıkacağını hisseder. Dayanacak kudreti kalmadığını hissetmeye başladığında delirmişcesine gülmeli, insan olduğunu içine bağırmalı. İnsanı insan yapan umut ve dayanmaktır. İnsan pişer böylece. Piştikçe pişer. Tanrıyı hisseder. Tanrının tebessümünü görür. Biz ne kadar dayanırsak, ne kadar sürdürürsek bu işi tanrıyı da yavaştan arkamıza alıyoruz demektir. Tebessüm ettin, kudret topladın, kalktın dövüştün, tanrıyı tebessüm ettirdin.. şimdi hayatın önemsizliği üzerindeki yükselişini, göğe değen başını kim görebilir?"
-Hep dayanarak mı geçireceğiz bu ömrü YOTA?
-Hayat pes edene kadar öyle PRAGA.
/
Ama sayın okuyucu, acizliğimizi unutmayalım.
Tırnak içlerinde isyanın vuku bulması an meselesi.
Tırnak içleri bir umudun belirtisi.
Ne de olsa ben, düşüp durmaktan usanmayan ve tırnak içlerinde at koşturan birisiyim.
SON, 2019.
Yorumlar
Yorum Gönder