Yekten Bir Koku

Kendi katiliyle acımasızca 
El sıkışıp kuvvetini nihayete erdirmiş
Her tarafından 
Serde ve ırakta zayıflamaya başlamıştı

Gülümserken canı yanmıyordu hem
İlahi gardiyanı omzundan atamayacak
Hem de umutlarını bir avuç yenilgiye satacaktı

Saklanarak geçtiği yaşamı
Dibe batarak son buluyor ve bundan 
Bağdat külü kadar gocunmuyordu
Artık hisleri de yenilmiş 
Gebe kaldığı üryan dünyanın 
Sepkeninden, kendi
Serzenişinden, kendi
Sürüncemelerinden
Varlığın(ın) bir kulaç öteye gidememesinden 
Bitmişti, kendi.

Onun geldiği yönde bordo tabutlar vardı yığınla 
Gittiği yönde yel, yıkıntı, toz cümbüşü vardı 
Sinema, kendi yörüngesindeydi artık 
Kendince böyle bir sonu
Tahmin etmiş olmalı ki
Sinesine tebessümü nüksediyordu
Elinde darmaduman.
Göğsünde yıkık kader.
Gözlerinde iki çocuk el kadar.
Sırtında kuşağın izleri.
Ayakları altına çakılı nal.
Durmaksızın yürüyor yürüyor büyüyor 
du.

Ağzına aldığı dadu ona 
Kuş gibi hafif, kısık, vargın olmayı yeğliyordu
Kocaman olmuştu ama 
Adımlarını attığında vücudu daha yükseğe çıkıyordu 
Yenilmişti, hürriyet kokusuna.
Hürriyet yekten bir koku.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sü Sessiz Ölüm

Bir Şarkı Olsam

İkilem, Yanılgı ve Öylesi