Rulet
yüzümüzde kum
elimizde balçık simsiyah
güneş doğmak üzereydi
göğe öylece dalmıştık
yeni fırlayan kuşlar
dumanları kötürüm olmuş savaşın
sıradağlarına eğmiştik bakışlarımızı
bir yüz yarıyordu dumanı
sürüklediği bedeni sanki
yüceydi hepimizden
karşıdan geliyordu gelen
namlumuzu şakaklarımızdan
sıradağlara doğrulttuğumuzda
mermilerin yerinde kıpraştığını söylüyordu Sabrina
adımlarının ağırlığı kaderimizi
eziyordu
yaklaşana elimizde kalan tek tanrıyla
saldıracaktık olduğumuz yerde
künye: La Hina Torpa, Ahorat.
künyeden taşan yıldız
gündüzün berraklığında
kör ederken gözlerimizi
şansımızın bizden önce
karıştığını intihara..
sırra kıdem vermeliydi ölümümüz
kaçımız ölümünü
seyredebildi bu kadar hangi Hanry?
I, II, III, IV?
süngüyle nabzımızı soyarak
taşmaya başladı can
savaşa getirdiğim pırlantamı sımsıkı tutarak
gitmek istiyordum inandığıma
öyle de oldu
mevzimizden ölmeye kalktığımızda
künyesinden taşan aydınlıkla parlayan
yüzü de seçmiştik
bir ses geçip gitmişti içimizden
sıcak ve yakıcı
mermiler bir bir düşüyordu
içimizden geçip
meleklerin kanatları
değip geçiyorlardı göz bebeğime
melekleri görüyorum künyeyi öpüyorlar
melekleri görüyorum ve pırlantam ellerimde değil
melekler yanlış künyeyi öpüyorlar
kimse farkında değil ve kanımı tadıyorum
canla kaybedilen savaşın rengi şimdilik turuncu
ölümün rengi şimdilik kırmızı
melekler sandığımız renkte
düşmanın rengi beyaz
yanımdaki sevdiğini düşünüyor ve böylece
öylesine ölmüş oluyor.
—2023
Yorumlar
Yorum Gönder