Geniş Salon
burada yıkılan duyumları
yeni sahra'da külle yıkanan beyinler
bölüm 1)
sarayından limuzine atlayan ceylanı
dürbünümle kavradığımda
vizörün naklettiği şeydi ilk;
idrak.
bölüm 2)
cengiz devrilmiş yatıyordu
sinekler üzerindeki kana sulanmış
parmağındaki kalınca yüzük
harem'e yuvarlanmıştı
yine de
acınasıydı
bölüm 3)
dağlardan inme vakti gelmişti
tehlikenin geçemeyeceği yine
malumdu indiği sabah
şehre adımını attığında
kuzey ışıkları altında
vurulacaktı kardeşi
bundan hiç haberi olmayacaktı İhsan'ın
o da vakti geldiğinde
indiği seher ufkunda
karakolun deposunda
çürümeye başlayacaktı
bölüm 4)
her şeye gülümsemeler
iyimser, neşe
hal hatır sormalar,
kumar
bitmeliydi
ceketini aldı ve
ilk gölgeye gidip
adını tekrarladı;
Önal, Önal, Önal, Önal, Önal...
bölüm 5)
kahvesinden ilk yudumu aldığında
bildirim gelmişti
kendisini
değiştirici
olarak tanımlıyordu
her şeyi
değiştirme kadersizliğine
sahipti
ilk yudumu
yutmamayı
tercih etti ve
bildirime bakıp
sonra da bakmamayı
tercih etti
senelerdir bu halde
lanetliydi.
bölüm 6)
yüksek şura'da olduğunu
sesiyle belli etmeye
doyamıyordu
yedi büyük günah ve diğerleri
diğerlerinin efendisiydi
kısık sesle, sade ve
fazla konuşmadan.
ama
ev sahibi ile konuşurken
köle gibi çıkıyordu sesi
tanıştığıma çok memnun oldum efendim.
bölüm 7)
evet şimdi yanındayım
evet sana yardım edebilirim
iki kahve söyler misin
ne diyordun
ha?
şu mesele
evet şimdi
aslında bilemiyorum
hı hı
yani olabilir
bir ara tekrar konuşalım
acil mi dedin?
anladım
bilemedim
acıkmadın mı sende?
döner söyleyelim
var mı bildiğin
olur olur
sağ olasın
bölüm 8)
bir fikir evet
kaderin düğümünü görebilmek için
evet sekiz kişi yeterli bunu için
sekiz yetersiz
bunun için bir yeterli edebilir
olabilir
evet evet
-hey postaneye gitmem gerek, bugün yokum
en zekileri
postaneye H.C.B'yi
görmeye gitmişti
tehlikenin kendisine
evet, tanrı yardımcımız olsun
terk ettiğimiz masalarda
kendi mezarını kazanlar
Önal, Önal, Önal, Önal...
Önal'ı daha geniş bir salona alan mucize
için yazıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder