Kanadı Kanatlar
ambarın kırık penceresinden göğe kayar bakışlarım YİNE haspalar en büyük depremleri kıçlarında hissederken yüreği buruklar tavan arasındaki örümceğin kutsallığını filizlendirirken akıllarında aklım nice halin niteliksizliğinde gezinip durur YİNE ve haspalar kaderimin iyiye gidiş tabelasını kemirirken kurumuş bir gölün ortasındayım, yönsüz.. tonla yük dolu boynum bükülmekte usta ayaklarım adımdan aciz duman soğuk, ölümün esrarengiz yörüngesi sis çetin, ıssızlığın gölgesi o yabanıl dağılsalar yüzüme vuracak aydınlık parıl parıl şakıyacağım hiçlikte. hiç! ve içkiler kangren olmuş dertleri söküp atar gibi işlevsel ılıklığını konuştururken biliyorum son nefesi vermedikçe hiçbir şey sıra dışı iyiye gitmeyecek olabildiğince bedbahtlığa doğru gidişimin bilmem kaçıncı yılında yıllanmış bir şarap belki kesip atar gerçekten kangren olmuş acılarımı yüreğimden ve dumanlar kursağımda kalan cümlelerin, kursağımda kalan nefeslerin üzerini örtmeye çalışırken ölü gibi kokuşmuş geleceğimin kifayetsizliği...