Denizde Yıkanan Şilep
Zemberek basınçla vuruyor seni
Devriliyorsun, bir fırça ayaklanması İndiriyor falanca 'o
Sana
Bu kadar, artık yoksun
Beyninin değemediği kemik tavanına
Yıldırımlar kayırıp kasırgalar toplamışsın
Ama mutlak
Annenin sesini duysan artık ağlamayacaksın
Zemberek inletiyor seni
İniltin çarpacak bir DUVAR arıyor ki yankılanabilsin
Evrime kurşunlaşsın ve atmosferleşsin
Yok duvar, yok evren
Sen sadece, sen bir de zihnindeki BOZGUN
Kafesindeki parmaklıkları sayıyorsun
Manganezle cilalanmış hepsi
Sayarken sertleşiyorlar
Çürüyorsun ve
Gülüyorsun
Gülerken iğreniyorsun
Manşetlenmiş asparagas!
İçine sentezlenmemiş ve ayrımlaşmamış
Tanımsız, biçimsiz
Bir gök büküyorsun çocukluğundan
Ama yabancısın artık
Mışsın sen artık çok geç
Sırtında balta, sopasını
Çakırdan doğma bir edilgen tutuyor
Kanadığına bakıyorsun
Zemberek koynuna tünüyor
Şahına farsî bir narkoz vuruyor
Ayağa kalkıyorsun lakin
Mamış-sın diyorlar sana
Yıldırımlar şokluyor
Çocukluğun uyutuyor seni
Yoksa onlar olacaksın
Kaldırıma vuruyorsun tabanlarındaki öfkeyi
Bak duvarlar biliyorsun
Yalnızlık biliyorsun
Tabut biliyorsun sen tabut gördün
Yıldırım kurdun tavanına
Balyoz altında
İblislendin bak damarın hala kara
Hayatlanmışsın sen ama ne kadar yaşamışsın- sorsalar sana onlar
Sormuyorlar, sormazlar çünkü
"Onlar"
-Diyorlarmış sana sakın duyma!
Biliyorsun
Artık duymamayı,
Artık kendi başına bir gök
Artık kendi başına bir mevsim
Artık kendi başına bir insan oldun sen
Biliyorsun ki artık
Seni yıkan da kaldıran da zemberek
Unut ama
Diyorlarla umutlanma
Biliyorsun
Kurduğun gök kendine ve zembereğe aslında
(Bu da aşk)
Şimdi çıkar baltanı sırtından
Götür ve sür dudaklarına yaradan akan şaraptan!
Yorumlar
Yorum Gönder